COPENHAGEN

Foto-Roman

Birkaç hafta önce kendimizi kışın en soğuklarında yani Kopenhag’ da bulduk. Sanılmasın ki keyifli bahar aylarını daha gezilesi, daha güzel şehirlere sakladık. Amaç aslında en az turistik olduğu zamanda bir şehri keşfetmek, biraz başka dünya kokusunu içimize çekmek, kendimizi başka bir yerli sanmak, uzaklaşmak ve keyiflenmekti. İstedik ki kemiklerimiz soğuktan titresin, cildimiz dirileşsin, gözbebeklerimiz büyüsün, gençleşelim, zihnimiz açılsın.Tabi bunu benim gibi külotlu çorap giymeyi bile beceremeyen birinden dinlemek ne denli inandırıcı bilemiyorum. Aslında bu tarihte Kopenhag’a gitmek, tam da Kopenhag’lıların “Peki neden geldiniz?” ifadeli bakışları kadar anlamsız. Daha yerliler bile Aralık ayında turistik gezimizi anlamıyorken ben nasıl anlayabilirim?

Ama önemli olan bu süreci de eğitici geçirmekti. Mesela termal içlik nerede bulunur, 2 kat yün çorap üzerine hangi bot giyilir, dudakların çatlamasın diye hangi dudak kremini edinmek gerekir, akmayan siyah göz kalemlerinin en iyisi hangisidir ve o saçlar o berenin altında 10 saat geçirip nasıl iyi görünebilir, işte bunları öğrendim.

Bu bilgileri de uzun bir zaman kullanılmamak üzere hafızamın tozlu raflarına kaldırdım.

Ta ki bu şehre tutulana kadar. Aslında bu normal bir aşk ile karşılaştırılmamlı, malum, aşık olunca içinden alevler çıkar, tüm dünyayı yemeyi bir kenara bırak, midene oturan stres yüzünden ağzına bir lokma bile koyamazsın. Ya da mesela aşık olunca daha çok gülersin, saçların daha çok parlar, cildin ışıldar falan. Eksi bilmem kaç derecede, bu şehre aşık olursan bunların hiçbiri başına gelmiyor.

Ama zaten ne derler bilirsin, aşk gelir ve geçer.

Burada da önemli olan şehrin tüm itici güçlerine rağmen – zaten 1 tane var o da dondurucu soğuklar- o şehre ne kadar karıştığındır. İçindeki oralı kadın duygusu ne kadar derinlere yerleşir, kendini ne kadar evinde hissedersen bu tutku o kadar vazgeçilmez bir hal alır.

Dolayısıyla bir gün yurt dışına yerleşecek olursak, Kopenhag en iyi alternatiflerden birine dönüşür.

Ve ben de karlar içindeki prensese.

Filmlerdeki gibi.