Aşkın İkisi
Sevgililer Gününde ‘Aşk’ konusunda bir şeyler yazmam gerekse, bu elbette oldukça spesifik bir aşk türü olurdu. İki taraf isteyen türden bir aşk. Gerçi neticede her türlü aşk iki taraf istemiyor mu zaten? Kendini sevmek bile, kendinin en iyi yanlarının yanı sıra pek-de-iyi-olmayan yanlarını da kabullenip sevmeyi, içindeki çatışmaları dindirip iki tarafını bir olmaya ikna etmeye dayanmıyor mu?
Aslında bir başkasına duyulan aşk da içinde aynı çatışmaları ve aynı bir olma duygusunu taşıyor.
Belki de bu yüzden hayatım boyunca ikinin gücüne inandım. Bana göre çocuklukta, hatta dünyaya gelişimizle başlayan, anneden ya da ebeveynlerden geçen güvende olma duygusu o tarifsiz duygunun temelini atıyordu. Sonrasında gelen ikinci varlık bir kardeş belki de bir kuzen ya da arkadaş, hayatta istediklerimiz için savaşmaya bizi iten güç ve ayakta kalmamıza en büyük dayanak oluyordu. Belki o arkadaşlar ve seçerek edindiğimiz bu yeni aile hayalimizdeki hayatı yaratırken ikinci gücümüz oluyordu. İlla insan olması gerekmez, çocukluğumuzda edindiğimiz evcil hayvanımız bile aslında aşk duygusunun birçok bakımdan ortak bir dil, geçmiş hatta anlayış gerektirmediğini anlatıyordu bize.
Başkaları için ne kadar fedakarlık edebileceğimizi, karşılık beklemeden birini ya da bir şeyleri ne kadar sevebileceğimizi ya da aslında yetişkin bir kadın ya da erkeğe dönüştüğümüzde nasıl bir insan olmak istediğimizi bu yolda onlarla birlikte keşfetmiyor muyduk?
Kim bilir belki gelecekte doğacak çocuklarımız da aşkın bambaşka bir yanını öğretecek, deneyimlerimizi zenginleştirecek ve bu aşk duygusuyla nelerden bir anda vazgeçip neler uğruna sonuna kadar hayatta kalma savaşı vereceğimizi bize gösterecekler.
Bu liste her birimiz için bambaşka ama bize aşkın başka bir türlüsünü gösteren bir diğer parça, bir ikinci varlık hep dahil bu listeye. Bu yüzden hayatıma giren, bir dönem hatta bir an için bile yolculuğumun ikinci gücüne dönüşen ve beni ikinin gücüne ve güzelliğine inandıran herkese ve her şeye ne kadar teşekkür etsem az.
Bugün geçmişi bir kenara bırakırsam, hayatta hep yanımda olmasını istediğim, sımsıkı tutunmak istediğim, gücümü tamamlayacak diğer yarımı bulmuş olmanın yüzümde yarattığı silinmez bir gülümseme ile yazıyorum bu satırları. Tarif edilemez bir duyguyu yaşıyor, yaşatıyor ve paylaşabiliyor olmak paha biçilemez.
Bu yüzden Cartier’in yeni Love bilekliği ile tanıştığımda ve koleksiyona eklenen bu yeni tasarımın hep ikili takılmak üzere tasarlandığını öğrendiğimde hiç şaşırmadım. Onlar da ikinin gücünü yanına alan, birlikte daha güzel parlarken birbirlerini güzelleştirip yücelten iki aşk bilekliği.
Umarım sizin de birlikte böyle güçlü, güzel ve tam hissettiğiniz birileri vardır ya da o duygu içinizde sizi büyütüyor, güzelleştiriyordur.
Aşk dolu nice anlara.